11 Aralık 2012

2 Fucking State ya da Ölüm (Siktiğimin Devleti)


 “Ya devlet bireyi ve toplumsal hayatı daima ezerek, insanın etkin olduğu bütün alanları ele geçirerek savaşlara ve iktidar mücadelelerine, bir tanrının yerini diğerinin aldığı saray darbelerine yol açacaktır, ki bu gelişmenin sonucunda kaçınılmaz bir biçimde ölüm vardır, ya da devletler yıkılacak ve özgür anlaşmasıyla bireylerin ve grupların canlı insiyatiflerini bir ilke olarak benimseyen binlerce merkez yeniden hayat bulacaktır.”

Pyotr A. Kropotkin

“Devlet insanlar arasındaki bir koşuldur, belli bir ilişkidir, bir insan davranışı tarzıdır. Bizler başka ilişkiler üzerinde anlaşarak, farklı davranarak onu yok edeceğiz.”

Gustav Landauer


Weberyan bir bakış açısıyla işe giriştiğimizde devlet, şiddeti kullanma tekelini elinde tutan tek meşru güç olarak karşımıza çıkar. Temeli meşruiyetin kaynağına dayanan oldukça tartışmalı bir bakış olsa da, bugün devlet Weber'i haklı çıkarmak istercesine bu yolda dümdüz ilerlemektedir. Bir insanın bir başka insanı ya da insanları öldürmesine cinayet veya katliam adı verilirken, bunu devlet yaptığı zaman eylem bir anda sihirli bir biçimde idam, müdahale, operasyon vb. gibi isimler almaktadır. Toplumsalın buna karşı geliştirdiği bir refleksten bahsetmek isterdim ancak aynı toplumsal, zaten adına ulus denilen ve insanlık tarihinde çok da eski olmayan başka bir salaklık uğruna devletinin kendisini koruduğu yalanına köpeklik etmekte (köpekleri tenzih ederim).

Rousseau'ya dayanarak söylersek, bilinmeyen bir tarihte toplumsal bir sözleşme imzalayarak yetkilerimizi ve haklarımızı devlet denilen bu aşağılık kuruma verdiğimizden beri insanlık olarak burnumuz boktan kurtulmadı. O günden beri sanki bir distopyanın içinde yaşıyoruz. Yaşama ya da ölme hakkımız bile devlet tarafından belirleniyor. Mesela devletin işlediği cinayetlerden, hadi güzel adlandırma yapalım, idamlardan önce idam mahkumlarının sağlık muaynesinden geçtiğini belki de çok sayıda kişi bilmiyordur. Bu kararı kendi iradenizle devletten önce verir ve kendinizi öldürmeye kalkarsanız devlet buna asla katlanamaz. Yapma bak, çok üzülür. Sizi yine bir güzel tedavi eder. Devlet öldürme yetkisini sadece kendisine ve dolayısıyla etrafındaki kurumlara ve onlar için çalışan köpeklere bahşettiği için devletten izin almadan asla ölemezsiniz. Bu yüzden devlet sizi öldürmeden önce muayne eder; sağlıklı olarak ölmeniz için. İntihara teşebbüs edip de başaramazsanız, tedavinizin akabinde yine devletin köpekleri tarafından gözaltına alınırsınız. Suçunuz devletten habersiz ölmeye kalkışmaktır. Geçenlerde gazetede çıkan bir haber işin boyutunu çok daha okunaklı biçimde sunuyordu. Etrafa rastgele ateş açtığı için tutuklanan ve cezaevine koyulan inşaat işçisinin kanser yüzünden altı aylık ömrünün sadece bir ayı kalmıştı ve devletin kendisine verdiği ceza 16 yıl 8 aydı. Ama bu sefer tedavi ya da evinde ölme isteği de geri çevrilmişti bir insanın. Devlet bir ay ömrü kalan, yasalarıyla 16 yıl ceza verdiği insanın, yine kutsadığı sikindirik yasalarıyla ömrünü uzatabileceğini mi düşünüyordu yoksa? Daha da ironik olan bu insanın temel bir insan hakkı olan sağlık hizmetlerinden yararlanması devlet tarafından engellenmişti (yeşil kartı iptal edildi). Ama öyle deme bak, hayatının bir yerinde sana güzellik de yapıyor devletin arada bir kendince. Tebaasından penisi olan, sağlıklı olarak fişlediklerini kendi bünyesine alıyor ölsün ya da öldürsün diye. Ama insan değilsin orda da, merak etme. Sadece malzemesin, eğitimde ölürsen zaiyat, savaşırken ölürsen şehit, insan olduğunu hatırlayıp reddedersen de hain.

Sadece ölmek eylemiyle ilgili de değil bütün bunlar. Öldükten sonra bile bedeniniz hakkında söz sahibi olamıyorsunuz. Tabi sınıfsal bir durum söz konusu aslında burda. Söz gelimi kendinizi yaktırmak isterseniz ve paranız varsa, en yakın krematoryum ülke dışında. Ölmek bile eşitlemiyor bizi. Ne kadar ironik. Sosyal devlet olsa fena mı? Yakarlar değil mi? O da aynı bokun laciverti olmasın sakın. O da kendi başına bir şeyler yapmana izin vermiyor, merak etme. Her şeyin başı "normal". Normal olana göre belirleniyor bütün pratikler. 

Rivayet edilirki, zamanın İngiltere'sinde bir adam kendi boğazını keserek intihar etmeye kalkışmış ancak sorumlu  mu yoksa sorunlu mu olduğu bugün bile tam olarak bilinemeyen yurttaşlar tarafında kurtarılmış. Zamanın yasaları ve mahkemeleri "insan hayatına verdiği değerden" ötürü, sonlandırmaya çalıştığı şey kendi canı olduğu halde adamı cinayete teşebbüsten yargılamış ve suçlu bulmuş. Aynı yasalarda, kasten bir insanı öldürmeye çalışmanın cezası belliymiş: Asılarak idam. Adam, boğazını derin kestiği için iyileşmesi belli bir zaman almış ancak bitmemiş. Ardından idam günü gelmiş ve kendi boğazını kesmeye çalışan bu adamcağız, insanlığın bilinmeyen bir tarihinde haklarını devrettiği kurum tarafından boğazına bir ip geçirilerek, tam olarak iyileşmediği için boğazındaki dikişler, asıldığı sırada patlayarak ve boynu açılarak orada can vermiş.

Biz de seyretmişiz.

2 yorum:

  1. İnanılmaz vurucu! Devletin köşelerinde neler oluyor? Meşru anomali hakkımız gerçekten meşru mu? Ya insan ırkı sanıldığı kadar akıllı değilse?

    YanıtlaSil
  2. İnsanın akıllı olduğuna dair bilgisi çevresinde akılsız gördükleri üzerinden tanımlanır ki, kendisini karşıtı üzerinden tanımlayan her şey iktidardır ya da ona göz kırpar. Dolayısıyla insana dair bu özcü ve onun akıllı olduğuna dair bütün yargılarımız esasen oldukça hastalıklıdır.

    Kaldı ki hiç bir hak, hiç bir canlıya bir diğerine zulmetme rahatlığını vermez. Kısaca insanlığın ben ta içine sıçayım.

    Not: Bu arada başlığa "Siktiğimin Devleti" yazmayacaktım. Zira çok heteroseksist bir ifade. Ama "Fucking State" de başka türlü çevrilmiyor, yani ağzı bu kadar doldurmuyor. O yüzden de ayrıca özür dilerim. Yazarken çok sinirliydim.

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye