18 Temmuz 2009

0 Bulanık Sularda

“Üstü kalsın…”
Anonim

Marx “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser” derken, muhtemelen içinde yaşadığı ve içinde yaşadığımız iktisadi heyulanın her şeyi metalaştıran yanına işaret etmeye çalışıyordu (Bkz. Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, İletişim Yay.) Kapitalizmin üzerinde uzmanlaştığı en büyük alanlardan biri hiç kuşku yok ki bütün “şey”leri birer meta haline getirmekti. Fakat burada ıskalanmaması gereken bir nokta daha vardı. Ticari ürün haline gelen her şeyin aynı zamanda bir de son kullanma tarihi, ya da bir başka deyişle kullanım (geçerlilik) süreleri vardı ve hala var. Bu kullanım süresini ortadan kaldırmanın ya da bir metadan olabildiğince faydalanmanın en verimli yolu ise o metayı tekrar ve tekrar üretmekten geçmekte (re-production). Popüler kültür üzerine konuşmak veya şimdilerde Maykıl Ceksın üzerinden popüler kültür eleştirisi yapmak da, popüler kültürün bir parçası haline gelmiş durumda. Eleştirinin eleştirisi… Yadsınmanın yadsınması… Bu durum, kapitalizmin kendisine sunduğu her şeyi reddederek ormanda bir kulübede yaşayan ve ABD’de kendi manifestosunu önemli tirajları olan gazetelerde yayınlatmak için kamusal alanlara bombalı mektuplar yollayan, Harvard’lı eski matematik profesörü Unabomber lakaplı Theodore John Kaczynski’nin yakalanmasının ardından tatil amaçlı üretilen ve “Unabomber” adıyla piyasaya sunulan seri üretim kulübeleri anımsatıyor. Popüler kültür kendi eleştirisine izin verirken bu eleştiri sürecini de içselleştirerek pazara sunuyor. Hem de olabilecek en devrimci eleştirileri bile. Seri üretim devam ediyor. Her şeyin devamı çekiliyor. Bu yazı dâhil her türlü eleştiri kolayca eritilebiliyor. Tanrı Kur’an’da şöyle bir kelam ediyor: “Benim hakkımda ne düşünüyorsanız, bilin ki ben o değilim.” Kendisine dair bütün tasavvur ve tasvir yollarını kapatıyor. Cümlenin sonuna nokta koyuyor. Devamının çekilmesi olanaksız bir filmi icra ediyor sanki. Akıllıca olması gerekir, ancak sadece kutsal. Yaptırım gücü sorgulanamaz bir unsurun ürünü. O yüzden re-prodakşını bırakın, sadece prodakşın (dıkşıın dıkşıın…) bile mümkün değil.

Maykıl Ceksın bir pop-kültür ürünüydü ve kullanım süresi bir zaman önce doldu. Biz onun hakkında ne düşünüyorsak o öyleydi. O şekilde pazarlanmıştı. Kapitalizm önce gölgesini sattı o ağacın. Onu satamayınca ise kesti. Şimdi de ölümü üzerinden bir pazar yarattı. O ölüm ki, sayesinde üzerine konuşulacak bir şeylerimiz oldu sanki; siyah-beyaz, alt-kültür üst-kültür, popüler kültür, çocuk hakları ve sömürüye kadar uzanan bir konular çeşitlemesi, hakkında yapılan güzellemeler veya yergiler de cabası. Sanki herkes bu ölümü bekliyordu. Evet, belki de bekliyordu. En ağır entelektüel şekillisinden, bol kelime oyunlu ve dokunaklısına kadar şimdi her köşe başında adına yazılmış bir yazı (Bkz. Maykıl Ceksın: İkoncandan Çizgi Kahramana). Popüler kültürün ya da daha büyük bir resmin tamamına bakmak isteyenler için kapitalizmin ibret-i vesikası.

Velhasıl mevzu haddinden uzundur ve sanki yazar bu yazısında hem kapitalizmi, hem Babaa’yı hem de popüler kültürü eleştirmiştir gibi geliyor bana (yoksa şüphen mi var?). Ha bir de eleştirinin bizatihi kendisini...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye