22 Temmuz 2009

4 Bulanık Sularda Tatlı Su Balığı Olmak

“Tencere yuvarlanmış seninki benden kara”
Şarapçı Vecihi

Pek muhterem Dr. Heimat Lose arkadaşımın yazmış olduğu vicdan sızlatıcı sözleri esefle kabul ediyorum. Hatta sevindim demeliyim…

Aklıma matruşka bebekleri geldi Dr.’un yazıyı okuyunca. Eleştirinin eleştirisinin eleştirisi ve uzayan giden iç içelik. Aynı açtıkça bebek içinde bebek gördüğümüz matruşka bebekleri. Yazının bundan sonrasında Dr. Heimat Lose arkadaşıma matruşka diyeceğim çünkü ismi uzun.


Marx’tan bahsedilirken son dönemlerde genellikle tüketim kültürü ve meta dolaşımına ilişkin vurgular yapılır. Fakat bilinmelidir ki marksist teorinin “izm” olmadan çok önce bizzat Marx’ın yapıtlarında vurguladığı asıl konu üretimin metalaşması değil üreticinin yabancılaşması ve aynı zamanda metalaşmasıdır.
Herşey alınıp satılabileceği gibi bu çarkları döndüren asıl mevzu alınıp satılan ürünlerin yaratıcılarının “emek”lerinin bir kar olarak gasp edilmesidir. Velhasıl tüketim ancak ve ancak üretim sürecindeki emek gaspının devamı olursa ayakta durabilir. Dolayısıyla matruşka eleştirdiği konuyu kendisi bizzat yaşamaktadır. Bir tüketim kültürü vurgusudur alıp başını gitmektedir.

Bir diğer nokta Matruşka üzerinden okuma kültürüdür. Son yüzyıldır okuma kültüründe temel yapıtlar hep başkalarının yorumlarıyla okunur. Başkalarının düşünceleri temel yapıtın kendisinde varolan düşüncelermiş gibi gösterilir. Bu olsa olsa gerçeğin kötü bir kopyası olabilir ve Matruşka kardeşimiz de eminim zamanı gelince yorumları yerine Marx’ı okumayı tercih edecektir. Ne de olsa akıllı çocuktur.

Benim ise asıl dertli olduğum konu üretilen fikirlerin çoğu zaman paradigmaların esareti altında yapılmasıdır. Her fırsatta vurguladığım birşey var; kavramlar ve kelimeler aklımızın araçlarıdır, eğer doğru yerde doğru aracı kullanmazsak sonuçları karmaşıklaşan bulanıklıklara sürüklenebiliriz. Nitekim bulanık sularda tatlı su aydını olmak da buna benzer. Sonuç olarak kavramların (popüler kültür, popüler olmak, eleştirinin eleştirisi kisvesi vs..) içeriği fikirlerimizi değil fikirlerimiz kavramların içeriğini belirlemeye başlamıştır. Asıl bu popüler olmanın bir numaralı karakteristiğidir.

Son olarak eğri oturup doğru konuşmak lazım. Marx’ın dediği gibi: “Yaşamın hiçbir ayrıntısını kaçırmamacasına ona ilgi duyan onu anlamakla yetinmeyip onu değiştirmeye çalışan bilinçli insan etkinliği” yani praksis.


Matruşka’ya sorarım; hani eylem hani icraat efendiiii!

4 yorum:

  1. First of all, bu kadar verimsiz ve gereksiz bir polemik üzerinden nereye varmaya çalıştıklarını çok merak ettiğim teorisyen kardeşlerime sorarım: yazı sıkıntısı mı çekmektesiniz acep yoksa ne çekmektesiniz? gam, keder..

    Secondly, her olumsuz yargıyı tarifte metaforlar neden rus kültüründen beslenmektedir? nataşa, matruşka.. sıcak denizlere açılma politikası mıdır yoksa acep deli petronun koyunu sonra çıkar oyunu mu? Ayrıca tatlı sunun nesi vardır, praksis demek tuz demek midir? Buradan bir akıl yürütmeyle tuz-biber olmak maocu bir ittifak mıdır?

    Finally, nacizane tavsiyem üretimsizlik sendromunun yol açtığı polemik üzerinden prim yapma hastalığından bir an evvel kurtulmanızdır. "naci zane" oku bak bi rusça gibi... kompozisyon tamamdır.

    Selametle...

    Felix Sarotti

    YanıtlaSil
  2. "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir" demişler... "İlim Çin'de de olsa gidiniz" demişler... "Şu üç günlük dünyada en hakiki mürşit ilimdir, fendir" demişler..

    Kıssadan hisse;
    dervişin kelamı arif olana küpe olur, kafası testiden çıkmayan abdala ise ha bağdat ha nişanbur...

    Kıyametle...

    Felix Sarotti

    YanıtlaSil
  3. Üzerinden okumak değil de, bir de üzerinden atlamak vardı eskiden. Boyun kısa kalır derlerdi. Aslanım kimin adına çalışıyorsun sen. ne bu yazılar böle. Kafan mı güzel...

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye