2 Mayıs 2009

2 Kamusal Alanda Arkasına Basılmış Ayakkabı

-Terlik, elin hiç yardımı olmadan giyilmek üzere tasarlanmıştır.
Eğilmeye karşı duyulan nefretin anıtıdır.-
(T. Adorno, Minima Moralia'dan aktaran Felix Sarotti)

Adorno'nun terlik tanımını temel alırsak terliği terlik yapan şey onun eğilmeden giyilebilmesidir. Ancak bizim memlekette eğilmeden giyilebilen tek nesne terlik değildir. Arkasına basılmak suretiyle pekâlâ bir ayakkabı da eğilmeden giyilebilir. «Ayakkabının arkasına basma» olgusu, en başta bir tasarımın özünü başka bir tasarımın özüyle değiştirmek anlamına gelir. Bu bağlamda yenilikçi hatta devrimci bir eylem olarak yorumlanabilir. Ancak ben burada, «ayakkabının arkasına basma» problematiğini, modernleşme tarihimizin ve modernite algımızın bir metaforu olarak değerlendireceğim:
Modern ayakkabı taban kısmının geriye kalan kısımlarından farklı bir maddeden yapılmış ve de dikili olmasıyla atalarından ayrılır. Bizimde arkasına basmayı sevdiğimiz ayakkabı türü işte budur. Bu nedenle ayakkabı modernite'yi temsil eder, onu nasıl giydiğinse senin moderniteyle kurduğun ilişkiyi anlatır. Fenomenologların buyurduğu üzere bir evi, ev olarak niteleyebilmek için algı, evin ön cephesine bakmakla yetinir, arkasına sağına soluna bakmaya kasmaz. Ancak algılamakta olduğumuz nesne yalnızca ön cepheden ibaret bir film dekoru da olabilir. Bu bağlamda «görüngülerle özler bir değildir». İşte bizim arkasına basılmış ayakkabı da bu motto'ya güzel bir örnek teşkil eder. Arkasına baktığında onun özünde bir ayakkabı değil, eğilmeden giyilebildiği için bir terlik olduğunu anlarsın. Yani ayakkabı gibi görünen bir terlik. Modern gibi görünmenin, modern olmaktan daha değerli olduğu bir ülke. Bu durumda, bizler için görüngüler ve özler arasında tam anlamıyla bir ayrım olduğunu söylemeliyiz.
Görüngüleri ve görüngüler arasında ki ilişkiyi, özlerle bir tutan anlayışın adına da büyüklerimiz pozitivizm demişlerdir. Bu anlayışa göre insan, özgür irade’den yoksun, dış koşullar tarafından şekillenen ve belirlenen bir nesnedir. Bu bağlamda değiştirme, dönüştürme gücü insanın elinden alınmış, ona dış koşullara boyun eğmekten başka çare bırakılmamıştır. Böylesi bir insan tahayyülü gündelik yaşama “Yeğenim, bu memlekette hiçbir şey değişmez”, “Sana mı kaldı?” sözleriyle açığa çıkar ve mutlak kabullenişle ereğine ulaşır.
Ayrıca arkasına basılmış ayakkabı, yerinden daha kolay çıkar. Ani hareketlere gelmez. Bu yüzden basılan ayakkabıyı taşımak ayrı bir özene, ayrı bir nizama ihtiyaç duyar. Ayakkabının yerle ilişkisini mümkün olduğu kadar kesmemek icap eder. Bu amacı gerçekleştirmek için bulunmuş tekniğin adına da « ayak sürümek » denir ki aynı zamanda « gönderilen yere isteğiyle gitmemek » anlamına gelen bir deyimdir kendileri. Yoksa ayağımızı sürüyerek mi yürüyoruz biz bu yollarda, yani inanılanın aksine modern olmak için veya modern olduğumuzu ispatlamak için yanıp tutuşmuyor muyuz?

Bkz. Kamusal Alanda Terlik Sorunu

2 yorum:

  1. “Bir derdim var tutamam içimde” yahut “Herkesin bir derdi var durur içerisinde”
    Hangi dizeyi mırıldansam beni daha çok teskin ederdi bilemiyorum..
    Kaçan uykuma mı hayıflanayım yoksa zaten ertesi günün de aynı oluşuna mı?
    Biramın olmayışı mı daha kötü bu saatte yoksa her an elektriğin kesilme ihtimalinin oluşu mu?
    Neler düşünmeliyim şimdi? Büyük büyük teoriler ışığında yol mu arayayım bu saatte yoksa sabah ola hayrola deyip pratikte mi çözeyim her şeyi.
    İdeallerimi düşünüp idealar aleminden kaçta kaç pay aldığımı mı hesaplayayım?
    Ya da “çay”ın ülke ekonomisindeki yerine ilişkin mikro hesaplamalarla mı uğraşayım yoksa bir bardak “çay”ın hesabını yapmanın nasıl makro açıklamalarının olduğundan mı dem vurayım.
    Evet Prometheus evet metefor o kadar yerinde bir metefor ki cükka oturuyor. Önden bakınca Konya arkadan bakınca Hanya. Kısacası bu memlekette yaşamak demek hanyayı konyayı görmek demek. Kısacası her gün dumura uğramak demek. Şamar oğlanına dönmek demek. İncinmek demek. “Engellenme hissine” doyamamak demek. Psişik sorunlarla kanka olmak demek. Önden bakınca ayakkabı arkadan bakınca takunya demek. Bu durum o denli sirayet etmiş ki her şeye artık kültürel bir hal almış, kişilik unsuru haline gelmiş. İki yüzlü bir ahlak anlayışına dönüşmüş.Yemyeşil bir dağ başında mis gibi bahar gecesinde gürül gürül akan derenin varlığında bile uykuları kaçıracak bir olgu olarak karşımıza çıkar olmuş.

    YanıtlaSil
  2. eğer ayakkabıyı kullanımıyla, onu işlevsel bazda bir nevi terliğe yada terlik gibi iş görene dönüştürerek ayakkabının modernitel kullanımını değişime uğratan insan ise, yine aynı insan neden memleket hudutları dahilinde modernitel belirlenmiş bir düzeni aslolarak bozuma uğrama düzeyindeki bir düzensizliği post ederek postmodernitel bir değişime veyahut dönüşüme uğratabilemesin!

    YanıtlaSil

Anonim kullanıcı olarak göndereceğiniz yorumlarda mail ya da blog adresi gibi iletişim adreslerinizi belirtmeniz önemle rica olunur.

SST Atölye